Büyük demir kapıdan
içeri girdim. Adımlarımı atarken sağ tarafa baktım. Bir oda da dört, beş kişi
vardı. El işaretiyle beni yanlarına çağırdılar. “şey” dedim. “Şey, ben Dedemi
arıyordum. Biraz oynayacaktım, sonra gidecektik. Onu gördünüz mü? Dedemi…”
Oda buz gibiydi.
Üşüdüm. Sonra Babaannemin bana verdiği poşet aklıma geldi. İçinden hırkayı
çıkarırken neden hırkayı koyduğunu anlamaya başlıyordum. Aynı anda yanında durduğum
kadın bana, burasının Sinop Kız Yetiştirme Yurdu olduğunu ve artık burada
kalacağımı; onlara “Anne”, erkek görevlilere “Baba” demem gerektiğini ve
uyulması gereken kurallar olduğunu… Bir şeyler anlatıyordu. Onu dinlemek
istemiyordum ki ben! Diğer tarafa döndüm; “teyze” dedim. “Dedem beni bırakmaz
buralarda. Merak eder şimdi nerede kaldım diye! Beni Dedeme götürsene?” Bir şey
demedi. Kafasını öne eğdi. Diğerine, diğerine, bir diğerine sordum… Ve ben hâlâ
soruyorum; “Dedem beni neden kız yetiştirme yurduna bıraktı?”
Evet! O ân, tamda o ân,
benim adım konmuştu…
Benim adım: ÖKSÜZ!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder