8 Şubat 2017 Çarşamba

DOSTLUĞUN TOSTU

DOSTLUĞUN TOSTU

Orta sehpanın üzerindeki beş yüz yıllık camşekerliğinin her bir yanı gökkuşağının tüm renklerini taşıyor ve odanın heryanına yansıyordu. Bahar havasıydı. İçime dolu dolu çektim ve esas önemli olaneşyam; polis memurluğu yapan babamdan aldığım düdüğüm. O da ceviz rengi ahşapkokulu konsolun üstündeydi. Yatağımdan kalktım. Annemin ayaklarım üşümesin diyealdığı yunus balıklı terliklerimi kenara itip, içimi ısıtan bu güzel havayıbastığım, dokunduğum baktığım, gördüğüm her şey ile paylaşmak istedim. Perdeyiaraladım camı açtım. Bir günde yeşili daha da yeşil olur muydu dalların? Ya datek tük çiçeklerin yerini alır mıydı bu kalabalık renkler?
Evimizin İstanbul Çengelköy de tarihi birRum evinin restore edilmiş Türk kültürüne uygun düzenlenmiş sıcak duygularınyaşandığı bütünlüğün sağlandığı aydın bakışlı ailemin süslediği ve hergüzelliğe açık bir rüyaydı. Çok seviyordum, çok seviyorum. Bahçe kapısınıaçtığımda içime dolan güzel hava daha temiz ve hoş bir farklılıkla yerdeğiştiriyordu içimde… Nergislerin yeşilinden fırlayan o mis kokulu beyazçiçekler, sümbül papatyanın renklerinin arasından canlı, yeşili ile güzellikkatan kuş konmaz ve annemin üstüne titrediği birkaç çeşit gül ağaçları… Bugünhepsi kahkahalarla bahçemizi şereflendirdi. Evimizin arka bahçesine açılanbabamın yaptığı ahşap kapıdan annemi şaşırtmayı çok seviyordum. “ Günaydınyavrum hemen kahvaltımı hazırlıyorum.” Öylesine huzur doluyordu ki içim busesle.
Annem İstanbul Kolejini iyi derece ilebitirmiş ve bir şirkette müdür yardımcılığı yapan bakımlı bulunduğu yeregüzellikler taşıyan zeki, çalışkan bir kadındı. Babam da polis memurluğu ilebaşlayıp karakolda komiser görevine kadar yükselmişti. Onları çok seviyorum,sevmenin güzelliğini bana öğrettikleri için. Evimizden iki ev uzakta oturuyorduHasibe. En iyi arkadaşımdı. İlk ve ortaokulu beraber bitirmiştik fakat lisedeayrılmıştık. Ayakkabı tamircisi olan babası Hasibe’yi Kız Meslek Lisesi’nevermişti. Annem ve babamın onca rica hatta yalvarışlarına kayıtsız kalarak “Son okulu ilerisi de yok.” diyerek noktayı da koymuştu.
Annem tostla doğru beslenmediğimi düşünerekreddeder ama çok istediğimi bilir kıramazdı. Tost iki adetti. Hafta sonları ençok sevdiğim şey idi Hasibe ile sokağın bitişiğindeki yeşilliklerde tostumuzuyerken yarım yamalak görünen İstanbul birinci köprünün hareketliliğini izlemek.Elimde iki tost, babamın düdüğü cebimde. Hafif üflemem bile yeterli. Hasibe’ningeliyorum hareketi ile gelmesi arasındaki kısalığa bayılıyordum. Ayrıcaçalışkan zekiydi. Onu bu yüzden daha çok seviyordum. Hasibe’nin fiziksel olaraken güzel, en canlı yeriydi saçları. Dümdüz pırıl pırıl ve hep mis kokulu. Bendahil tüm tanıyanlar Hasibe’nin saçlarının torpilli olduğunu düşünürdük.Hasibe’lerin bahçesinde portakal ağaçları daha bir cömert olduğu içintostlarımızın yanına meyve sularını hep Hasibe hazırlardı. Muhteşem hafta sonukahvaltısı için hazırız. Altımıza paspasımızı da serdik mi mutluluğun bizeanlattığı yerdeydik, birçok kişinin yaşam mücadelesi için ya da gezmek için yada ziyaret için döküldükleri boğaz yolunu izlerken. Her şey güzel. FakatHasibe’de bir durgunluk vardı. Suçlu gibi gözlerini de benden kaçırıyordu.Utangaç bir hali vardı. “ Ayşe biliyor musun?” dedi. “ Babam yurtdışındayaşayan benden on beş yaş büyük uzak bir akrabamızla evlenmemi istiyor.Korkuyorum.” Babası da olsa bir başkası Hasibe’nin adına karar verip nasılnoktayı koyabilirdi. Yaşamak hayallerinin peşinde koşmak değil miydi? Sustum,sustuk. Mücadele ederiz bir şeyler yapar vazgeçiririz derken kendimdeinanamıyordum Hasan amcayı ikna edeceğimize. İşimiz zordu. Yarımlanmıştostlarımız avucumuzda bir şey olduğunu hatırlatır vazifesindeydi. SessizliğiHasibe bozdu. “ Hatırlıyor musun Ayşe ilköğretim ikinci sınıftaydık. Tülin ablanınkitabında Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini görmüş ve aynı günsürekli okuyarak ezberlemiştik. Ertesi gün okulda öğretmenimizden rica edipokuduğumuzda Pervin öğretmenimiz göz yaşları ile bizi öperken çok başarılıolacağımızı ve yüksek okullarda okuyacağımızı söylemişti ve eklemişti. “Yavrularım Mustafa Kemal Atatürk zeki, çalışkan, cesur bir lider kurtarıcıydı.Dünyaya Türklüğün bölünmezliğini gücünü ve Türklüğün onurunu ispatlayan uluönderdir ve kadın haklarını getirmiştir. Yasallaştırmıştır. Biz kadınların daerkeklerle eşit olduğunu söyleyerek Türk kadınına yerini vermiştir.” Sustu. “Ne kötü değil mi ben tahsilimi tamamlayamayacağım ve istemediğim biri ileevlendirileceğim ve tüm bunlara bir erkek, babam karar veriyor benim adıma.”
Sabah geldiğimiz yerimiz öğleden sonranınyorgunluğuna teslim etmişti kendini. Sessiz çığlıklar kol geziyordu mavilerinyeşile döndüğü uzaklarda. Sabaha gözlerimi açtığımda başımda inanılmaz bir ağrıvardı ve mutsuzluk… O bir hafta yoğun düşüncelerle geçti. Annem ve babamdakonuyu biliyor bir şey yapamayacaklarının çaresizliğinde üzüntüme eşlikediyorlardı. Yine hafta sonu Hasibe ile buluşup tostlarımızı yiyeceğiz. Belkibizim yaşıtlarımızın uzak olduğu konulardan bahsedeceğiz. Belki susacağız. Enyakın arkadaşımın kapısındaydım. Düdüğümü çaldım. Sanırım sesi duymadı. Tekrartekrar boğazdan yankısı geldi ama Hasibe yok. Her zaman önce camdanselamlaştığımız Hasibe kapı aralığından bakan gözle karşımda. Ela gözleri yeşilçiğ taneleri yarıştırıyordu avucuma. O minicik çenesi soğuktan titriyordu.“Akşam istemeye geliyorlarmış.” dedi cılız bir feryatla. Tostlarımız elimizdeayaklarımız yolu biliyordu. Yüreğimizde hareketlerimiz bile aynıydı. Bir gerçekvardı ki ona yardım etmeyi çok istiyordum. İstiyorum da… Ertesi gün okul çıkışıHasibe’lerin karşısındaki bakkalınönünde bir şey alacakmış gibi bekliyordum. İçimde belirsiz bir bulantı evdekimse yoktu. İlerleyen saatlerde tekrar tekrar aramama rağmen ne evde bir ışıkne de telefonun karşısında bir ses. Hiç böyle çaresiz kalmamıştım. Uyumuşum.Odamdan çıktığımda annem ve babamın hazırlandığını gördüm. “ Sen okuluna gitkızım biz hastaneye gidiyoruz. Hasibe’nin babası trafik kazası geçirmiş.” dedi.İnsanlar birbirlerine kızsalar da onun acı çekmesini istemezler. Belki düşüncelerinindeğişmesi için ders almasını isteriz ama bu sefer durum ciddiydi. Hasan amcageçirdiği kaza sonucu yürüyemeyecek ve konuşamayacaktı.
Üzerinden yıllar geçti. Babam Hasibe’nintahsil masraflarını üstlendi. Hasibe doktor oldu. Hala en iyi arkadaşım. Benannem gibi müdür yardımcısıyım devlet kurumunda, müdürlüğe soyunan… Biliyormusunuz? Hasan amca Hasibe’nin kontrolünde her gün daha iyiye gidiyor. Bugüngüzel bir gün gökkuşağının tüm renkleri üzerimde ve yüreğimde taşıyorum. BenAyşe; aydın, çağdaş, zeki, hedefleri olan bir Türk kızıyım ve gurur duyuyorum.Hasibe’nin kapısındayım. Yıllar öncesinde olduğu gibi onu düdüğümle çağırmayabayılıyorum. Bugün hafta sonu tostlarımız, portakal suyu ve Çengelköy de birsokak yetiştirdiği doktor ve müdürünü ağırlayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder